MİRASIN REDDİ
- Aysu Öcal
- 25 Eki 2022
- 5 dakikada okunur
Mirasın reddi, Türk Medeni Kanunu 605-618. maddelerinde düzenlenmiştir. Yasal ve atanmış mirasçılar, mirasbırakanın ölümüyle mirasçılık sıfatını kazandıklarında, mirasbırakanın borçlarından kendi şahsi mal varlıklarıyla da sorumlu olurlar. Mirasbırakanın borca batık olduğu hallerde mirasçıların bu durumda sorumluktan kurtulmaları için hukukumuzda mirasın reddi müessesesi bulunmaktadır.
Mirasçılık sıfatı, mirasbırakanın ölümüyle kazanıldığından dolayı, miras bırakan ölmeden ret hakkı doğmamaktadır.
Kanunda mirasın hükmen reddi ve mirasın gerçek reddi olmak üzere iki çeşit ret hali düzenlenmiştir.
-Hükmen Ret-
Mirasbırakanın ölüm tarihinde ödemeden aczi açıkça belli ise veya bu durum aciz belgesi veya iflas ile resmen tespit edilmiş ise hükmi ret kendiliğinden gerçekleşir.
Türk Medeni Kanunu madde 605; “Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.”
denilerek herhangi bir başvuru yapılmasına gerek kalmadan, aksi ispat edilebilir bir adi karine olarak mirasın hükmen reddedilmiş sayılacağı kabul edilmiştir. Karine olarak mirası reddettikleri kabul edildiği için, mirasçıların bu yöndeki beyanlarını bildirmelerine gerek yoktur. Ancak bu durum dava açılıp tespit edilebilir. Hükmen ret kararı verilebilmesi için dava konusu borcun mirasbırakana ait olduğu anlaşılmalı, terekenin borca batık olup olmadığı bilinebilmesi için terekenin aktif ve pasifinin belirlenmiş olması gereklidir. Mirasbırakanın borç ödemekten aciz olduğunun kabulü için, terekesindeki borçların, malvarlığından fazla olması yani terekenin pasiflerinin aktiflerinden çok olması gerekir.
Ödemeden aczin açıkça belli olması; mirasbırakanı tanıyanların, akrabalarının, ticaret yaptığı kişilerin ekonomik durumunu açıkça bilmesini ifade eder.
Mirasbırakan, borçlu olduğunu gizlediği için borca batıklık durumu açıkça belli olmayabilir ya da borçlarını ödemek istemediği için kedini borca batıkmış gibi göstermiş olabilir. Böyle durumlarda terekenin borca batık olup olmadığının tespiti gerekir, mirasbırakanın ölüm ölüm tarihinde ödemeden aczinin resmi belgeyle ispatı zorunlu değildir, her türlü delil ile ispatlanabilir.
Ödemeden aczin resmen tespit edilmiş olması; mirasbırakan hakkında icra takibi yapılmış ve hakkında aciz vesikası alınmış olması, mirasbırakanın iflası veya konkordato içinde bulunması, mirasbırakanın tüm mallarına haciz konulmuş olması durumları gibi mirasbırakanın aczine ilişkin mevcut resmi evrakların varlığını ifade eder.
Miras kabul edilirse, hükmi ret ortadan kalkar, mirası kabul etmek için bir süre öngörülmemiştir. Mirasçılar, mirası kabul ettiklerini beyan ederek, iflas hükümlerine göre terekenin resmen tasfiyesinin sonuna kadar her zaman mirası kabul edebilirler.
Tereke mallarını kendine mal eden, terekenin olağan yönetimi dışında işler yapan, tereke mallarını gizleyen mirasçı, mirası örtülü olarak kabul etmiş sayılır. Örtülü kabulü sonucunda mirasçı, borca batık terekeden dolayı kişisel malvarlığı ile sınırsız olarak sorumlu tutulabilmektedir.
Türk Medeni Kanunu madde 610; “Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı mirası reddedemez.
Mirasbırakanın ölümü ile hak kazanılan dul ve yetim aylığı, emekli aylığı, destekten yoksun kalma tazminatı, manevi tazminat gibi kanundan doğan haklar, tereke dışında kalmaktadır. Tereke dışı bu haklardan yararlanıyor olması mirasçının mirası kabul ettiği anlamına gelmez.
Mirasın hükmen reddi, yasal ve atanmış mirasçılar tarafından istenebilir. Mirasın hükmen reddinde mirasın velayeten reddedilebilmesi için küçük için kayyım atanması gerekir. Vesayet söz konusu ise mirasın reddi için vesayet makamının izninden sonra denetim makamının da izni gereklidir.
Tereke alacaklıları tarafından mirasçılara karşı açılmış bir dava mevcut ise, mirasçılar mirasın hükmen reddedildiğine ilişkin itirazda bulunabilirler. ''Borçlu murisine ait bir alacak için takibedilmekte olup da, terekenin borca batık olduğunu ileri sürerse bu hususta ilam getirmesi için kendisine münasip bir mühlet verilir ...( İİK m.68/4)'' Mirasın hükmen reddine ilişkin davada, yetkili ve görevli mahkeme davalının (tereke alacaklısının) dava tarihindeki yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesidir. Dava, alacaklılar hasım gösterilerek açılmalıdır, dava hasımsız olarak incelenemez. Hasımsız olarak açılmışsa bu sebeple dava reddedilmez, dava alacaklılara yöneltilir.
-Gerçek Ret-
Reddin koşulsuz ve kayıtsız olması gerekmektedir. Ret hakkı, miras bırakanın ölümünden sonra kullanılabilir. Ret sebebinin açıklanması gerekmez. Mirasın reddi için, ret hakkına sahip kişinin fiiil ehliyetine sahip olması gerekmektedir. Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır (Türk Medeni Kanunu madde 10). Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir ( Türk Medeni Kanunu madde 9 )
Ret hakkı, özel yetki verilmiş temsilci aracılığıyla da kullanılabilir. Kişi vesayet altında ise kalan mirasın reddi için vesayet dairelerinin onayı gerekir. Sınırlı ehliyetsizlerde yasal temsilcinin onayı ile sınırlı ehliyetsizin kendisi ya da yasal temsilcisi doğrudan ret beyanında bulunabilir.
Mirasın reddi için yetkili mahkeme, miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesidir. Miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesine yazılı ya da sözlü beyanda bulunmak suretiyle miras reddedilebilir. Ret şekle bağlı olmayıp ret beyanı Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından tespit edilir, reddeden mirasçıya reddi gösteren bir belge verilir.
Yanılma, aldatma ve ya hile sonucu ret beyanında bulunulduğu takdirde yapılan ret işlemi için iptal talebinde bulunulabilir.
Süre
Türk Medeni Kanunu madde 606; ''Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar ''
Yasal Mirasçı; miras bırakanın ölümünü öğrendiği andan itibaren 3 ay içerisinde mirası reddetmelidir. Mirasçılık sıfatını daha sonra öğrendiyse ve bunu ispat ederse, bu süre mirasçılık sıfatını öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Atanmış Mirasçı; Vasiyetnameyle atanmış ise; vasiyetnamenin kendisine bildirilmesinden itibaren 3 ay içinde mirası reddetmelidir. Miras sözleşmesiyle atanmış ise; miras bırakanın ölümünden itibaren 3 ay içinde mirası reddetmelidir.
Sulh Hukuk hakimi önemli sebeplerin varlığı halinde bu 3 aylık süreyi uzatabilir.
Koruyucu tedbir olarak terekenin deftere geçirilmesi istenmişse, yasal ve atanmış mirasçılar için süre, yazım işleminin sona erdiğinin Sulh Hukuk hakimi tarafından kendilerine bildirilmesiyle başlar.
Mirasçının açık irade beyanı ile mirası kabul etmesi veya ret hakkından açıkça feragat etmesi ile ret hakkı düşer. İrade beyanı şekle tabi değildir. Mirasçı mirası zımni olarak kabul anlamına gelecek işlem ve davranışlardan kaçınmalıdır.
Zamanaşımı veya hak düşümü sürelerinin dolmasına engel olmak için dava açılması ve cebri icra takibi yapılması, ret hakkını ortadan kaldırmaz.”
Yasal mirasçı mirası reddederse payı, kendisi miras açıldığında sağ değilmiş gibi, diğer hak sahiplerine geçer. Atanmış mirasçının reddetmesi sonucunda ise payı, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufundan başka türlü bir arzusunun olduğu anlaşılmıyorsa, mirasbırakanın en yakın yasal mirasçılarına kalır. Altsoyun tamamı mirası reddederse, payları sağ kalan eşe geçer.
Mirasbırakanın tasarrufundan arzusunun başka türlü olduğu anlaşılmadıkça, vasiyet alacaklısının vasiyeti reddinden vasiyet yükümlüsü yararlanır.
Miras, en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddedilirse, Sulh Hukuk mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir, tasfiye sonrası arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.
Sonra Gelen Mirasçılar Yararına Ret (m.614)
Mirasçılar, mirası reddederken tasfiyeden önce, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını isteyebilirler.
Reddi miras beyanında bulunan mirasçının bu istekte bulunmasıyla, mirasın kendi altsoyuna geçmesini ve altsoyunun tekrar reddi miras için başvurmasının önüne geçmiş olur.
Sulh Hukuk hakimi, sonra gelen mirasçılara reddi bildirir, sonra gelen mirasçılar bildirimden sonra 1 ay içinde açık kabul beyanıyla mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar. Akabinde miras iflas hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonrası arta kalan değerler, önce gelen mirasçılara verilir.
Mirasçının Alacaklılarına Zarar Vermek Amacıyla Reddi:
Mirasçı, malvarlığı borçlarına yetmezken alacaklılarına zarar verme amacıyla mirası reddederse, alacaklılar veya iflas dairesi, kendilerine yeterli güvence verilmediyse ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali talepli dava açabilirler. Reddin iptaline karar verildiği takdirde miras resmen tasfiye edilir. Tasfiye sonucunda reddeden mirasçının payına bir şey düşerse bu paydan öncelikle itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Alacaklılara yapılan ödemeden sonra arta kalan değerler mevcut ise, ret geçerli olsaydı mirasın intikal edeceği mirasçılara verilir.
Ret Halinde Sorumluluk Türk Medeni Kanunu madde 618:
''Ödemeden âciz bir mirasbırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun alacaklılarına karşı, ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar.
Olağan eğitim ve öğrenim giderleriyle âdet üzere verilen çeyiz, bu sorumluluğun dışındadır.
İyiniyetli mirasçılar, ancak geri verme zamanındaki zenginleşmeleri ölçüsünde sorumlu olurlar.''
*Herhangi bir hak kaybı yaşamamak ve mağdur olmamak adına reddi miras sürecini bir avukat vasıtasıyla takip etmek önem taşımaktadır.*
コメント